Dil, her kültürde bir takım zenginliklerle beraber şekillenmektedir. Bu çeşitliliğin başında sözler ve atasözleri gelir. Bunlardan sonra ise karşımıza, toplum tarafından benimsenmiş sözler çıkmaktadır. Örneğin kim tarafından söylendiği bilinmeyen, yani anonim ancak nesilden nesile aktarılan bazı alıntılar ve önemli kişilerin, yazarların veya düşünürlerin paylaştığı bazı cümleler bu sözler arasında sayılabilir. Bu tür sözler sayesinde dil zenginleşmektedir. Komik sözler, hem iş hayatında, hem eğitim hayatında hem aile ilişkilerinizde hem de sosyal yaşantılarınızda daha rahat ve eğlenceli diyaloglar kurmanızda sizlere yardımcı olur. En güzel İngilizce kelimeler ile kurabileceğiniz İngilizce komik sözlere yer verdiğimiz bu yazımızda, bahsi geçen komik sözlerin Türkçe açıklamalarına da yer verdik. Dilerseniz çalışmamıza hemen başlayalım.
1. I believe in hate at first sight.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
İlk görüşte nefrete inanırım.
Yukarıda gördüğünüz cümle, orijinalinde ‘love at first sight’, yani ‘ilk görüşte aşk’ kalıbı bulunan cümlenin, esprili bir versiyonudur.
İlk görüşte hoşlanılmayan biri ile ilgili konuşurken, esprili bir kalıp kullanmak isterseniz bu cümleyi kullanabilirsiniz. Cümlede believe yani inanmak sözcüğü fiil görevi görmektedir. I yani ben, kişi zamiri olarak kullanılmaktadır. ‘At first sight’, bir kalıptır ve ‘ilk görüşte’ anlamına karşılık gelmektedir. In yapısı, ‘believe’ fiili ile birlikte kullanıldığında bir phrasal verb olarak işlev görmektedir ve ‘- e inanmak’ anlamına karşılık gelir.
2. Laziness is me middle name.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Tembellik benim göbek adımdır.
İçinizden hiçbir şey yapmak gelmediğinde bu esprili cümleyi kullanabilirsiniz. Cümlenin orijinalinde, daha komik gözükmesi açısından my yapısı yerine me yapısı kullanılmıştır. Tembellik anlamına gelen laziness, cümlede isim görevi görmektedir.
3. Life is short, make fun of it.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Hayat kısa, onu eğlenceye çevir.
Hayattan zevk almak, hepimiz için oldukça önemlidir. Bu cümlede anlatılmak istenen açık. Bir tane hayatımız var ve bu hayat sandığımızdan daha kısa bir sürede son bulacak. Dolayısıyla değiştiremeyeceğiniz şeyler yüzünden kendinizi üzmek ve bunlar üzerine kafa yormak yerine, geçireceğiniz kısa zamanı eğlenceli bir şekilde geçirmeniz daha doğru olacaktır. Motivasyon artırıcı ve eğlenceli bu cümleyi, dilerseniz arkadaşlarınıza tavsiye vermek istediğiniz zamanlarda kullanabilirsiniz.
Cümlede life yani hayat kelimesi isim olarak kullanışmışken, short yani kısa kelimesi sıfat, make yani yapmak kelimesi fiil olarak kullanılmıştır. ‘Make fun of something’ kalıbı,kabaca, bir şeyle dalga geçmek anlamında kullanılmaktadır. Bu cümlede kullanılırken verilmek istenen anlam da, hayatla dalga geçmek, onu eğlenceli bir hale getirmektir.
4. If I am wired with you. I like you.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Sana bağlıysam, senden hoşlanıyorumdur.
İnsanlar, bazen hoşlandıkları kişilere karşı tuhaf davranırlar. Bunun sebebi çoğu zaman, hoşlandıkları kişinin karşısında gergin ve heyecanlı hissetmeleridir. Bu esprili cümlede de anlatılmak istenen, eğer sana karşı gergin ve tuhaf davranışlarım varsa, buradan senden hoşlandığım sonucunu çıkarabilirsin anlamı verilmek istenmiştir.
If yapısının Türkçe karşılığı ‘eğer’dir. Genellikle koşul bildiren cümlelerde kullanılmaktadır. ‘I like you’ cümlesi, ‘senden hoşlanıyorum’ anlamına gelen bir cümledir. Cümlede kullanılan ‘to be wired’ kalıbı, birine karşı rahat davranmama, gergin ve tuhaf davranma anlamlarında kullanılan bir kalıptır. I am wired cümlesinde, to be yapısı yerine bir kişi zamiri kullanılmış, ve wired fiilini kimin gerçekleştirdiği belirginleşmiştir.
5. When nothing seems right go left!
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Hiçbir şey doğru görünmediğinde sola doğru gidin!
Bu ifade, durumun asla çaresiz olmadığını, her zaman alternatif bir yol olduğunu belirtmek için kullanılır. Right kelimesi, hem ‘doğru’, hem de ‘sağ (yön)’ anlamlarında kullanılmaktadır. Seem right kalıbı, doğru görünmek anlamında kullanılan bir kalıptır. Left kelimesi ise, sol (yön) anlamında kullanılan bir kelimedir. Burada eğlenceli bir kelime oyunu yapıldığını görüyoruz. Karşımızda, eğlenceli olduğu kadar motive edici bir cümle var. Eğer gittiğiniz yönde bir çıkmaz sokak ile karşılaştığını düşünüyorsanız, yalnızca yönünüzü değiştirmeniz yeterli olacaktır. Bu cümleyi de, arkadaşlarınıza eğlenceli bir tavsiye vermek istediğiniz zamanlarda kullanabilirsiniz.
6. Only marriage is the major cause of divorce.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Boşanmanın başlıca nedeni sadece evliliktir.
Düz bir mantık kuracak olursak, boşanmanın gerçekleşmesi için önce evliliğin gerçekleşmesi gerektiği sonucunu çıkarabiliriz. Burada da bir kelime oyunu yapılmış ve esprili bir cümle kurulmuş. Boşanmanın başlıca nedeni evliliktir, çünkü boşanmanın evlilik olmadan olmasına imkan yoktur. Aile hayatında anlaşamayan ve birbirini anlayamayan insanların ana bahanelerinden biri olarak bu cümleyi kelimeyi duyabilirsiniz.
7. Do not drink and park, accidents cause people.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
İçki içip park etmeyin, kazalar yeni insanlara neden olur.
Cümle, özellikle Türkçe çevirisi ile oldukça anlamsız gibi duruyor. “Park”, bir arabayı belirli bir noktada durdurmak anlamına gelir, ancak “park” ın ikincil konuşma anlamı, arabada biri ile beraber olmaktır. Öyleyse, “İçki içmeyin ve park edin: kazalar insanlara neden olur” ifadenizin mizahı, sarhoşken park halindeki bir araçta biriyle beraber olmanın, hamile kalmakla sonuçlanabileceğine bağlanmaktadır.
‘Cause people’ ifadesi burada, yeni bir insanın oluşmasına sebebiyet verir anlamında kullanılmıştır. Accident yani kaza kelimesi de, ilişki için kullanılan bir metafordur.
8. God is really creative , I mean just look at me.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Tanrı gerçekten yaratıcı, yani bana bir bak.
Gururlu, kendini beğenmiş ve kibirli insanların kendileri hakkında böyle şakalar yaptığını duyabilirsiniz. Kendinizi övmek için, esprili bir cümle arıyorsanız, bu cümleyi kullanabilirsiniz. Cümlede verilmek istenen mesaj, ‘Tanrı o kadar yaratıcı ki, benim gibi harika bir şeyi yaratmış’tır.
Cümlede kullanılan creative yani yaratıcı kelimesi sıfat görevi görmektedir. ‘I mean’ kalıbı, ‘yani, demek istiyorum ki’ gibi anlamlarda kullanılan bir kalıptır. ‘To look at someone’ ise, ‘birine bakmak’ anlamında kullanılan bir kalıptır. Bu kalıp cümlede me kişi zamiri ile desteklenmiş ve ‘bana bir bak’ anlamı sağlanmıştır.
9. Math Rule: If it seems easy, you are doing it wrong.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Matematik Kuralı: Kolay görünüyorsa, yanlış yapıyorsunuzdur.
Hiç bir sınavda bir soruyu çözmeye çalıştınız ve çok kolay olduğu için, çözümün kesinlikle farklı olduğu için hata yaptığınızı düşündünüz mü? Büyük ihtimalle öyleydi. Bu ifade tereddüt ettiğimiz sınav sorularının sonucudur. Cümlenin anlamı elbette bununla sınırlı değil. Cümleyi bir metafor olarak da okumak mümkün. Eğer bir şey, sizin için çok çok kolay ise, sizi ‘comfort zone’ dediğimiz konfor alanınızdan çıkarmıyorsa, muhtemelen doğru yerde değilsinizdir. İlerlemek için, kendinizi geliştirmek için, sizi bu bahsettiğimiz konfor alanından çıkaracak ve hatta sizin rahatsız hissetmenize sebep olacak şeyler yapmanız gerekir.
If yapısından yukarıda da söz etmiştik. Genellikle koşul bildiren durumlarda kullanılmaktadır. Seems kelimesi ise, ‘görünüyor, öyle görünür ki’ gibi anlamlarda kullanılan bir yapıdır.
10. We all are born to die, do not feel more special than me.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Hepimiz ölmek için doğduk, kendini benden daha özel hissetme.
Kendini üstün hisseden insanlara söyleyebileceğiniz kısa, eğlenceli ve eşit derecede etkili bir cümle mi arıyorsunuz? O zaman bu ifade tam size göre. Cümle, hepimizin aslında eşit olduğunu, bir noktada sonlanacak hayatlara sahip olduğumuzu ve kimsenin kendini bir diğerinden daha üstün hissetmemesi gerektiğini vurgulayan bir cümle.
Born yani doğmak ve feel yani hissetmek kelimeleri cümlede verb yani fiil görevi görmektedir. ‘Born to die’ bir kalıptır. ‘ölmek için doğmak’ anlamına gelmektedir. Aynı isimde Lana Del Ray’e ait bir şarkı da bulunmaktadır. Cümlede ayrıca ‘more… than … ‘ kalıbı kullanılmıştır. Bu kalıp iki şeyin karşılaştırılması için kullanılan bir kalıptır.
11. I hate math but I love counting money.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Matematikten nefret ederim ama para saymayı seviyorum.
Anlamı açık, esprili bir cümle. Sayı saymak, matematik ile ilgili bir eylem elbette. Matematiği sevmiyor olsam da, para saymayı seviyorum diyerek, esprili bir şekilde parayı sevdiğinizi belirtebilirsiniz. Cümlede hate yani nefret ve love yani aşk kelimeleri karşıtlık belirtmek amacı ile kullanılmış. Count yani saymak kelimesi ise fiil görevi görmektedir.
12. Ever read a book that changed your life? Me neither.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Hayatınızı değiştiren bir kitap okudunuz mu? Ben de okumadım.
Bazen birbirimize hayat değiştiren kitapları okuyup okumadığımıza dair sorular sorarız. Bu cümlede belirtmek istenen şey, hayat değiştiren bir kitap okumanın mümkün olmadığıdır. Tabii bu fikir tartışılır. Bu fikre katılmıyor olabilirsiniz. Filmler, kitaplar ve görülen farklı kültürler bizce hayat değiştirebilir. Karar size kalmış.
Ever yapısı, ‘hiç’ anlamında kullanılmıştır. ‘Şimdiye kadar hiç’ hayatınızı değiştiren bir kitap okudunuz mu? anlamına verilmek için kullanılmıştır. Me neither ifadesi ise, olumsuz anlamda ‘ben de’ anlamı vermek için kullanılmaktadır. Yani bu yapının kullanılması ile ‘ben de okumadım’ anlamı verilmektedir.
13. I am not failed… My success is just postponed for some time.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Ben başarısız olmadım… Yalnızca, başarım bir süreliğine ertelendi.
Duruma olumlu tarafından bakan bir cümle ile karşı karşıyayız. Bu cümle aslında kısmen komik ama daha ziyade düşündürücü ve motive edicidir. Bir noktada başarısız olursanız, bu her zaman başarısız olacağınız anlamına gelmez. Bu nedenle başarının bir süre geciktiğini düşünmek cesaretinizi kaybetmenize engel olacaktır. Cümlede kullanılan ‘some time’ kalıbı, bir süreliğine anlamında kullanılan bir kalıptır. Postponed yani ertelendi kelimesi cümlede fiil görevi görmektedir.
14. Everybody wants to go to heaven; but nobody wants to die.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Herkes cennete gitmek ister; ama kimse ölmek istemez.
Bu cümleyi yine bir metafor gibi düşünebiliriz. Bu şekilde düşündüğümüzde cümlenin, herkes iyiye ve doğruya sahip olmak ister ama kimse zorluk çekmek istemez gibi bir mesajı olduğunu görebiliriz. Ama yukarıda da söz ettiğimiz gibi amacınız ilerlemek ve kendinizi geliştirmek ise, yapmanız gereken şey konfor alanınızdan çıkmak ve kendinizi zorlamak olmalıdır.
Everybody ve nobody, yani herkes ve hiçkimse kelimeleri, bu cümlede subject yani özne görevi görmektedir. Want yani istemek, go yani gitmek ve die yani ölmek kelimeleri ise, verb yani fiil görevi üstlenmektedir.
15. Behind this smile is everything you will never understand.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Bu gülümsemenin ardında asla anlayamayacağınız her şey var.
Bir kişinin gülmesi, onun her zaman mutlu olduğu anlamına gelmez. O gülümseme ya da kahkanın ardında farklı şeyler gizli olabilir. Gördüğünüz gülümseme ya da kahkaha içten mi geliyor, yoksa kişi içindekileri saklamak için o gülüşü ya da kahkahayı bir maske olarak mı kullanıyor, bunu bilemezsiniz. Ne olduğunu bilmiyorsak ve birisi bize “gülümsemesinin arkasında asla anlayamayacağımız bir şey var” derse, bu kişinin düşündüğümüzden daha ciddi sorunları olduğu anlamına gelir.
16. I love buying new things but I hate spending money.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Yeni şeyler almayı seviyorum ama para harcamaktan nefret ediyorum.
Karşımızda yine esprili bir cümle var. Bazılarımız kıyafet satın almayı sever, bazılarımız kitap, bazılarımız ise makyaj malzemesi… Aldığımız şeyler farklılık gösterse de, genele baktığımızda alışverişin insanları pozitif yönde etkilediğini söylemek herhalde yanlış olmayacaktır. İnsanların özellikle depresyondayken alışveriş yapmayı tercih ettiğini biliyoruz. Bu cümle, işte tam da bu durumlarda kurabileceğiniz türden bir cümle.
Cümlede love yani sevmek, buy yani satın almak, hate yani nefret etmek ve spend yani harcamak fiilleri kullanılmış. ‘to spend money’ bilinen bir kalıptır. İngilizcede, ‘para harcamak’ demek isterseniz, money ismini spend fiili ile beraber kullanmanız gerekmektedir.
17. I am jealous of my parents… I will never have a kid as cool as theirs!
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Ebeveynlerimi kıskanıyorum… Asla onlarınki kadar havalı bir çocuğum olmayacak!
Kendisinin mükemmel bir çocuk olduğunu düşünen ve kendisi gibi mükemmel bir çocuğu olmayacağını düşünen herkes bu cümleyi kullanabilir. ‘To be jelaous of’ kıskanmak ile ilgili bir kalıptır. ‘As…as’ kalıbı ise, ‘onun kadar, o kadar’ anlamlarını vermek amacı ile kullanılan bir kalıştır. ‘Will never…’ kalıbı ise, gelecekte asla gerçekleşmeyeceğini düşündüğümüz şeylerin ifadesinde kullandığımız bir kalıptır.
18. I can not listen to music while studying. Because the lesson distracts me.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Çalışırken müzik dinleyemiyorum. Çünkü ders dikkatimi dağıtıyor.
I can not listen to music while studying denildiği zaman, dikkat dağıtan unsurun genellikle müzik olduğu düşünülür. Bu cümlenin esprisi de işte tam burada yatıyor. Burada, asıl yapılanın müzik dinlemek olduğu ve ders çalışmanın bu eylemi engellediği, kişinin dikkatini dağıttığı söylenmiş.
Cümlede kullanılan while yapısı, ‘sırasında, olduğu vakit’ gibi anlamların ifadesinde kullanılmaktadır. Burada gördüğünüz gibi, ders çalışırken / ders çalışma sırasında / esnasında anlamlarında kullanılmıştır. Distract yani dikkat dağıtmak ise fiil olarak kullanılmıştır.
19. Knowledge is like underwear. It is useful to have it, but not necessary to show it off.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Bilgi iç çamaşırı gibidir. Ona sahip olmak faydalıdır, ancak göstermek için gerekli değildir.
Her yerde bildiklerini göstermeye çalışan insanlardan bıktınız mı? Bunu yaparken, ne kadar zeki olduklarını değil, ne kadar kendinden memnun olduklarını gösterirler. Bu insanlara kuracak bir cümle arıyorsanız, bu cümleyi kullanabilirsiniz. Evet, bilgili olmak gerekli ve iyidir, fakat onu bir gösteriş aracı olarak kullanmak gereksiz ve kötüdür.
Cümlede kullanılan ‘like’ yapısı, genellikle iki veya daha fazla şey arasındaki benzerlikleri belirtmek amacı ile kullanılmaktadır. ‘To be useful’ ifadesi de, yararlı olmak anlamında kullanılan bir kalıptır. ‘Show something of’ yapısı ise, ‘gösteriş yapmak’ anlamında kullanılmaktadır.
20. Getting married is a lot like getting into a tub of hot water. After you get used to it, it ain’t so hot.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Evlenmek, sıcak su dolu küvete girmek gibidir. Alıştıktan sonra, o kadar sıcak değildir.
Türkçe çevirisi pek de anlamlı gelmeyen bu cümle, aslında bir kelime oyunu içermektedir. Hot kelimesi İngilizcede hem sıcak anlamında hem de çekici anlamında kullanılmaktadır. Buradaki benzetme de bu eş anlamlılık ile desteklenmiştir.
21. Do your legs hurt from running through my dreams all night?
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Bütün gece rüyalarımda oradan oraya koşmaktan bacakların acıyor mu?
Bütün gece birini düşündünüz ve yanlış anlaşılmadanan bunu ona nasıl söyleyebileceğiniz düşünüyorsunuz diyelim. İşte bu tarz durumlarda bu cümleyi kullanabilirsiniz. Kibar bir şekilde birine iltifat etmek için kullanabileceğiniz bir cümledir.
22. I am not arguing, I am simply tried to explaining why I’m right.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Tartışmıyorum, sadece neden haklı olduğumu açıklamaya çalıştım.
Tartışmak dendiğinde aklınıza hep olumsuz şeyler getirmeniz gerekmez. Bir konu üzerinde aynı fikirde olmayan iki kişi, medeni bir şekilde bu konu üzerine fikirlerini belirtebilir ve bu fikirler üzerinden tartışabilir. Cümlede kullanılan simply ifadesi, cümlede ‘basitçe’ anlamını vermek için kullanılmaktadır. ‘To be right’ ise, haklı olmak / doğru olmak anlamlarını vermektedir.
23. My laziness is like 8, when I lie down it becomes infinity.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Tembelliğim 8 sayısı gibi. Yan yattığımda sonsuzluk işareti oluyor.
Sekiz sayısını yan yatırdığınızda, sonsuzluk işareti ile karşılaşırsınız. Laziness kelimesi, tembellik anlamında karşılık bulan bir kelimedir. Cümle, bu şekilde size daha anlamlı gelecektir. Herhalde tembel insanları bundan daha muhteşem bir şekilde anlatan bir cümle bulamazsınız.
24. Sorry about those texts I sent you last night, my phone was drunk.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Dün gece yolladığım mesajlar için üzgünüm, telefonum sarhoştu.
Burada da esprili bir cümle ile karşı karşıyayız. Sarhoş olunan zamanlarda, bazen pişman olacağımız mesajlar atabiliyoruz. Böyle durumları esprili bir biçimde ifade etmek istiyorsanız bu cümleyi kullanabilirsiniz. Cümlede, sarhoş olanın mesajı atan kişi değil, telefon olduğu söylenmiş. ‘To be drunk’ ifadesi İngilizcede ‘sarhoş olmak’ anlamında kullanılan bir kalıptır.
25. Some people call me Mike, you can call me tonight.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Bazı insanlar bana Mike diye sesleniyor, sen beni bu gece arayabilirsin.
Bu cümle de, Türkçeye çevrildiğinde çok anlamlı görünmüyor olabilir. Burada da bir kelime oyunu yapılmış. Call kelimesi, cümlede iki farklı anlamda kullanılmıştır. İlk kısımda, call kelimesinin ‘seslenmek, çağırmak’ anlamlarında kullanılırken, ikinci kısımda ise, ‘aramak’ anlamında kullanılmıştır. Bu cümle, tatlı bir flört cümlesi olarak da değerlendirilebilir.
26. I never make stupid mistakes, only very – very clever ones.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Ben hiç aptalca hata yapmam, yalnızca çok çok zekice hatalar yaparım.
Karşımızda yine esprili ve biraz da kibirli bir cümle var. Aslında, hata yapmanın zekice ya da aptalca olarak değerlendirilmesinin ne kadar doğru olduğu tartışılır. Cümle, İngilizcedeki en ilginç cümlelerden biri olarak kabul edilmektedir. Cümlede yer verilen ‘only’ yapısı, ‘yalnızca’ anlamında kullanılan bir yapıdır.
27. I wonder if I have met the person I am going to marry.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Evleneceğim insan ile henüz tanışıp tanışmamış olduğumu merak ediyorum.
Yine esprili bir cümle ile karşı karşıyayız. Hergün pek çok kişi ile tanışıyor olabilirsiniz. Ve evleneceğiniz kişi, bu tanıştığınız kişiler arasından biri olabilir. Cümleyi kuran kişi, şimdiye kadar tanıştığı kişiler içerisinde evleneceği insanın olup olmadığını merak etmiş ve bunu bize ifade etmiştir. ‘I wonder’ kalıbı, ‘merak ediyorum’ anlamını vermek amacı ile kullanılmaktadır. If kalıbı ise, yukarıda da söz ettiğimiz üzere, daha çok koşul anlamı bildiren cümlelerde kullanılmaktadır.
28. I speak my mind. I never mind what I speak.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Aklımdan geçeni söylerim, ne konuştuğumu hiçbir zaman umursamam.
Başkalarının ne düşündüğünü önemser misiniz? Hayatınızı nasıl yaşayacağınız, biraz da bu cümleye verdiğiniz yanıt ile şekillenmektedir. Konuştuklarınız, söyledikleriniz ile ilgili kendinizi kısıtlıyorsanız, diğerlerinin sizin hakkınızda ne düşündüğü sizin için çok önemli ise, hayatı yaşamak sizin için zor olabilir. Bu cümlede ifade edilen fikir, aklınızdan geçeni söylemeniz ve hiçbir zaman bu konuda kendinizi kısıtlamamanız gerektiğidir. Ayrıca mind kelimesi de iki farklı anlamda kullanılarak, kelime oyunu yapılmıştır. İlk kısımda kullanılan mind kelimesi ‘zihin’ anlamında kullanılmışken, ikinci kısımda kullanılan mind kelimesi ‘umursamak’ anlamında kullanılmıştır.
29. There is always a person that you hate for no reason.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Her zaman hiçbir nedeni olmadan, yalnızca nefret ettiğiniz bir insan vardır.
İnsanlar ile aramızın iyi olması, aradaki enerjinin tutup tutmaması ile yakından ilgilidir. Bazılarını ilk gördüğümüz an çok severken, bazılarını da sıklıkla görüyor olsak da bir türlü ısınamıyor gibi hissedebiliriz. Bu cümlede, işte bu tür bir durumu ifade etmek amacı ile kurulmuştur. ‘No reason’ kalıbı, ‘hiçbir neden olmadan’ anlamında kullanılan bir kalıptır.
30. Awesome ends with ME and Ugly starts with you.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Harikalar benle biterken, çirkinlik seninle başlıyor.
Biriyle İngilizce konuşurken bu cümleyi kullanabilirsiniz. Bu cümledeki anahtar kelimeler İngilizce olduğu için Türkçede hiçbir şey ifade etmeyecektir. Bu cümle, kendisini seven ancak diyalogda karşı tarafı sevmeyen kişiler tarafından kullanılabilir. Burada cümlenin ‘me’ kelimesi ile bittiği söylenmiş, bildiğiniz üzere me kelimesinin Türkçe karşılığı ‘ben’dir. Ugly yani çirkin kelimesi ise, ‘u’ harfi ile başlıyor. U harfi İngilizcede ‘yu’ diye okunmaktadır. You kelimesi de ‘sen’ anlamına geldiğinden. Burada bir kelime oyunu yapılarak, ugly yani çirkin kelimesinin ‘you’ yani ‘sen’ ile bittiği ifade edilmiştir.
31. Life is like ice cream, enjoy it before it melts.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Hayat dondurma gibi, erimeden ondan tat almaya bak.
Az dondurma var. Hava ılık. Tadının tadını çıkarmadan eriyecek ve elimizden akacak. Hayat kısa. Bitecek. Aynı zamanda bir dondurma olduğunu ve sonuna kadar tadını çıkarmamız gerektiğini hayal edin. İkisi arasındaki temel farkın ikinci kez dondurma almanın mümkün olması olduğunu unutmayın. Like yapısı, yukarıda da daha önce ifade ettiğimiz gibi, iki ya da daha fazla şeyin arasındaki benzerliği ifade etmek amacı ile kullanılan bir yapıdır.
32. If you are player then I am the GAME.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Sen oyuncuysan, ben de oyunun ta kendisiyim.
Oyunun gidişatının kendilerine bağlı olduğunu düşünen “oyuncular” için en keskin ifadelerden biri “Ben oyunun ta kendisiyim!” ifadesidir. Bu cümle ayrıca akıllara, popüler dizi Breaking Bad’de baş karakterin ‘I am not in danger, I am the danger!’ yani ‘ben tehlikede değilim, ben tehlikenin ta kendisiyim!’ cümlesini getirmektedir. If kelimesi daha önce de belirttiğimiz gibi, genellikle koşul bildiren durumlarda kullanılmaktadır.
33. Love thy neighbor. But do not get caught.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Komşunu sev, ama yakalanma.
Tavsiye etmememize rağmen cümle sevmenin güzel olduğu, komşumuzu sevebileceğimiz anlamına gelir ama aynı zamanda kimse tarafından yakalanmamalı ve izlenmemeli, her zaman dikkatli olmalıyız. Cümlede kullanılan ‘get caught’ yapısı, yakalanmak anlamında kullanılan bir yapıdır. ‘Thy’ ise ‘your’ anlamında kullanılan bir yapıdır.
34. You can disturb me, I am available.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Rahatsız edebilirsin, müsaitim.
“Meşgulüm, beni rahatsız etme” nin zıttı olarak düşünebilirsiniz. Birisiyle konuşmak istediğinizde bu cümleyi birisine göndermek, karşı tarafa da özgüveniniz hakkında az çok bilgi verecektir. Esprili bir biçimde flört etmek istiyorsanız da bu cümleyi kullanabilirsiniz. ‘To disturb someone’ yapısı, birini rahatsız etmek anlamında kullanılmaktadır.
35. I am not weird, I am limited edition.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Tuhaf değil, sınırlı üretimim.
Herkesten farklı olan kişilerin genellikle tuhaf olduğu düşünülür. Dedikleri gibi yüz çılgın kişiden biri akıllı ise bir kişi daha az olur ve doksan dokuz kişi onu deli olarak kabul eder çünkü bu çılgın insanların standartlarından farklı olacaktır. Böylece, garip olduğunuzu düşünen insanlara tuhaf olmadığınızı vurgulayabilirsiniz, sadece sınırlı sayıda üretilmiş olabilirsiniz! Cümlede kullanılan ‘limited edition’ kalıbı, ‘sınırlı üretim’ anlamında kullanılmaktadır.
36. When life shuts a door…open it again. It is a door. That is how they work.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Hayat bir kapıyı kapattığında onu tekrar açın. Bu bir kapı. Kapının işlevi budur / kapı bu şekilde çalışır.
Bu cümle, hayal kırıklığımızı ortadan kaldıracak şekilde her zaman bir alternatifimiz olduğunu komik bir şekilde açıklamanın en iyi yoludur. Daha önce de belirttiğimiz gibi, eğer hayatta ilerlemek ve kendinizi geliştirmek istiyor iseniz, yapmanız gereken şey, konfor alanınızdan çıkmak ve yenildikçe şansınızı tekrar tekrar denemektir. Yüzünüze bir kapı kapandığında pes etmemek ve her defasında yeniden denemek, sizin kendinizi geliştirmenizi sağlayacaktır.
37. Well apparently rock bottom has a basement.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Görünüşe göre en dibin bir de bodrum katı var.
Burada aslında biraz karamsar bir şeyden söz ediliyor. Fakat yine de karşımızda eğlenceli ve esprili bir cümle var. Bu cümle, her şeyin bir sonu olduğunu belirtmek için kullanılır. Rock bottom kalıbı, bir şeyin dibine vurmak, dibini görmek anlamlarında kullanılmaktadır.
38. I told my wife she should embrace her mistakes and she hugged me.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Eşime hatalarını kucaklaması gerektiğini, onları kabullenmesi gerektiğini söyledim ve o da bana sarıldı / beni kucakladı.
Burada bahsedilen kadının, hayatındaki hata olarak eşini gördüğü anlamı vardır. Esprili bir şekilde söylenmiş bir cümle. Embrace fiili cümlede kucaklamak / kabullenmek anlamında kullanmıştır. Should yapısı ise, -meli, -malı anlamları vermek ve gereklilik anlamı vermek amacı ile kullanılan bir yapıdır.
39. I had an extremely busy day, converting oxygen to carbon dioxide.
Cümlenin Türkçe çevirisi şu şekildedir:
Oksijeni karbondioksite çevirerek son derece yoğun bir gün geçirdim.
Burada da yine esprili bir cümle ile karşı karşıyayız. Gün içerisinde hiçbir şey yapmayan bir kişinin kurabileceği bir cümle bu. Bir başka deyişle, gününü çok yoğun geçirmeyen ve hiçbir şey yapmayan kişilerin kullanabileceği bir cümledir. Cümlede kullanılan ‘extremely’ yapısı, ‘çok fazla’ anlamında kullanılan bir kelimedir. Cümlede fiil görebi gören ‘convert’ yapısı ise, Türkçeye ‘çevirmek’ olarak çevrilmektedir.