İngilizcede Zamanlar En Kolay Nasıl Öğrenilir?
Dilerseniz başlangıç olarak İngilizceyi neden öğrenemediğimiz üzerine yoğunlaşalım. Türkiyede İngilizce zamanlar konusu öğrencilerin öğrenmekte sıklıkla zorluk yaşadığı bir konu. Aslına bakarsanız zamanlar üzerinde bu kadar yoğunlaşmaya gerek bile yok.
Yazının devamında önereceğimiz yöntemler ile hızlıca ve kolaylıkları bu konuyu öğrenmeniz mümkün olacak. Öğrencilerin bu konuyu öğrenmelerini zorlaştıran etkenlerden biri, bu konunun çoğu yerde bir bütün olarak gösterilmiyor oluşudur. Konuya bir bütün halinde dışarıdan bakmak, onu daha rahat anlamayı sağlayacaktır. İngilizcede ondan fazla zaman var, fakat konu öğretilirken genellikle belli başlı zamanlara odaklanılıyor, bu da öğrenciler için bir kafa karışıklığına sebebiyet veriyor.
Bununla beraber, ilk olarak yapılması gereken şey, öğrencilere bir dil bilinci aşılamak olmalıdır. İngilizce öğrenen ve anadili Türkçe olan öğrenciler, her öğrendiği kelimeyi, kalıbı ve hatta zaman tanımını Türkçeleştirmeye ve bu yol ile konuyu zihninde oturtmaya çalışıyor; ancak bu yol maalesef yanlış. Çünkü İngilizce ve Türkçe dil bilgisi bağlamında tamamen eşleşen iki dil değil. Bu durumda öğrencilerin de konunun içinde kaybolması kaçınılmaz oluyor.
İki dil arası farklılıklar ile ilgili bir örnek ile devam edelim;
İngilizcede birine onu sevdiğinizi söylemek için ‘I love you’ cümlesini kurarsınız, Türkçede ise ‘Seni seviyorum’. Gördüğünüz üzere kullanılan özne, yüklem ve nesne aslında aynı olsa da arada önemli bir anlam farkı bulunmakta. Cümleyi İngilizcede kurduğumuzda, cümleyi geniş zaman kalıbı ile yani present simple ile kuruyoruz. Türkçede ise aynı cümle şimdiki zaman kalıbı ile kuruluyor.
Bu farklılığın sebebi bir çok etkene bağlı olabilir, fakat önemli olan o sebep değil, sizin çalışırken bu farklılıkların olabileceği bilincinde olmanız ve öğrendiğiniz dil hangi dil olursa olsun onu Türkçe ile karşılaştırarak ya da onu Türkçeye çevirerek değil, o dilin kendi kuralları ve yapısı ile öğrenmeye çalışmanızdır. Bu işlemi rahatlıkla yapabilmek için de, elbette o dilde bol bol okuma yapmak gerekiyor.
Zamanlar konusu üzerinden bir başka örnek verecek olursak; present perfect tense’in Türkçede birebir bir karşılığı yoktur. Türkçede kullanılan zamanlardan present perfect için bir karşılık yok. Türkçe üzerinden düşündüğümüzde elbette kafamız karışacaktır.
Geçmiş zaman olunca -idi, -imiş eklendiğini biliyoruz, şimdiki zaman için ise -iyor ekleniyor. İngilizcede ise, geçmiş zamanda -ed ya da fiilin ikinci hali kullanılırken şimdiki zamanda fiile -ing eki getiriyoruz. Bunlar için belli başlı kurallar var ve karıştırmak çok da olası değil, fakat present perfect ile birebir eşleşen bir zaman olmaması karışıklıklara sebep oluyor. Birebir eşleşen bir zaman olmasa da, elbette Türkçede present perfecte karşılık gelen bir anlam mevcut, bu anlama yalnızca isim verilmemiş diyelim.
Örneğin; She has worked for three weeks. Bu cümleden öznenin üç hafta boyunca çalıştığını anlıyoruz. Üç hafta önce başlamıştı, üç hafta boyunca çalıştı ve bu çalışma durumu kısa bir süre önce de tamamlandı. Türkçede ‘üç hafta boyunca çalıştı dediğimizde zamana perfect demiyor olsak da, aslında mana olarak geçmişte başlamış ve şu ana kadar devam eden bir olaydan söz ediyoruz.
Tüm bunlardan bahsettikten sonra, İngilizceyi daha rahat nasıl öğrenebileceğimizin cevabı da belirmiş oldu sanıyoruz. İngilizceyi kesinlikle İngilizce düşünerek öğrenmeliyiz. Bu dilde bol bol okuma yapmalı, bu okumalar üzerinde çalışmalar yapmalıyız. Bilinmeyen kelimeler, kalıplar, zamanlar tek tek not almalı, üzerinde çalışıldıktan sonra da farklı örnekler incelemeliyiz.
Bol bol okuyup, araştırıp üzerinde çalıştıktan, bazı kalıpları, dil bilgisi kurallarını öğrendikten sonra da yavaş yavaş konuşma ve yazma pratiklerine geçiş yapabiliriz. Edineceğiniz yabancı bir arkadaş, ya da anadili İngilizce olan hocalarla yapacağınız pratikler de dili öğrenmenizi ve pekiştirmenizi hızlandıracaktır. Haftada belirli bir zamanı istikrarlı bir biçimde bu çalışmaya ayırdığınız durumda İngilizceyi rahatlıkla öğrenebileceğinize emin olabilirsiniz.
İngilizce Zamanlar Tablosu
İngilizce zaman kalıplarını beraber inceleyelim;
İngilizce Zamanlar Tablosu
İngilizce Geniş Zaman Simple Present Tense | Simple Present Tense, alışkanlıkların ya da sürekli yapılan bir eylemin ifadesinde kullanılmaktadır. She drinks coffee every morning. O, her sabah kahve içer. |
İngilizce Şimdiki Zaman Present Continuous Tense | Present Continuous Tense, şimdi, şu anda gerçekleşen olayların ifadesinde kullanılmaktadır. I am drinking coffee at the moment. Şu anda kahve içiyorum. |
İngilizce Belirsiz Geçmiş Zaman Present Perfect Tense | Present Perfect Tense, geçmişte başlayıp hala devam eden olayların ifadesinde kullanılmaktadır. I have been in İstanbul for three years. Ben üç yıldır İstanbuldayım. |
İngilizce Geçmiş ve Şimdiki Zamanda Devamlılık Present Perfect Continuous Tense | Present Perfect Continuous Tense, geçmişte başlayan ve hala devam etmekte olan eylemlerin ifadesinde kullanılmaktadır. They have been singing a song. Onlar, şarkı söylemekteler. |
İngilizce Geçmiş Zaman Simple Past Tense | Simple Past Tense, geçmişte gerçekleşmiş bir olayın ifadesinde kullanılmaktadır. I ate an apple yesterday. Ben dün bir elma yedim. |
İngilizce Geçmiş Zamanda Süreklilik Simple Past Continuous Tense | Simple Past Continuous Tense, geçmişte başlayıp, belli bir süre devam eden işlerin ifadesinde kullanılmaktadır. I was riding a bike. Ben bir bisiklet sürüyordum. |
İngilizce Önceki Geçmiş Zaman Past Perfect Tense | Past Perfect Tense, geçmişte gerçekleşen bir olaydan daha önce olan bir başka olayı anlatmak için kullanılmaktadır. I had seen that movie before. Ben o filmi daha önce izlemiştim. |
İngilizce Mişli Geçmiş Zaman Past Perfect Continuous | Past Perfect Continuous, geçmişte gerçekleşen bir olaydan daha önce olan bir başka olayı anlatmak için kullanılmaktadır. I had been working in the kitchen. Ben mutfakta çalışmaktaydım. |
İngilizce Gelecek Zaman Simple Future Tense | Simple Future Tense, gelecekte gerçekleşecek bir iş veya eylem için kullanılmaktadır. I will go. Ben gideceğim. |
İngilizce Gelecek Zamanda Süreklilik Simple Future Continuous Tense | Simple Future Continuous Tense, “şu vakitte şunu yapıyor olacağım” tarzı cümlelerin ifadesinde kullanılmaktadır. She will be working tomorrow. O, yarın çalışıyor olacak. |
İngilizcede Gelecekte Bitmişlik Future Perfect Tense | Future Perfect Tense, gelecekte belirli bir zamanda tamamlanmış eylemlerin ifadesinde kullanılmaktadır. I will have watched that movie by the end of the week. O filmi, haftanın sonuna kadar okumuş olacağım. |
İngilizcede Gelecek Zamanda Devamlılık Future Perfect Continuous | Future Perfect Continuous, gelecekte bir eylemin ne kadar süre devam etmekte olduğunun ifadesinde kullanılmaktadır. I will have been reading this book tomorrow. Ben yarın bu kitabı okuyor olacağım. |
İngilizcede Zamanlar Kaç Tanedir?
İngilizcedeki tüm zamanlar altı temel kategoride ele alınabilir. Kategorileri beraber inceleyelim;
- Geçmişle ilgili zamanlar
- Geçmişten günümüze uzanan zamanlar
- Şimdiki zaman
- Gelecekle ilgili zamanlar
- Geçmişten geleceğe uzanan zamanlar
- Geniş zaman
Bu kategorilerin detaylarını beraber inceleyecek olursak;
Öncelikleri zamanların isimlerini ezberlemenin işinizi kolaylaştıracak bir hamle olmadığını unutmayın. Önemli olan, zaman kalıplarının ne işe yaradığını, hangi bağlamlarda kullanıldığını ve kendi içerisinde birbirleri ile olan bağlantılarını incelemeniz ve anlamanızdır.
Geçmiş ile ilgili İngilizce zamanlar
Bu zamanlar, bugün ile bağlantısı olmayan, geçmişte gerçekleşmiş ve bitmiş olaylar ve durumların ifadesinde kullanılmaktadır. Örneğin beş hafta önce spor yaptım ya da spor yapıyordum. Bu eylem yapıldı ve bitti.
Bu zamanlar, bugün ile bağlantısı olmayan, geçmişte gerçekleşmiş ve bitmiş olaylar ve durumların ifadesinde kullanılmaktadır. Örneğin beş hafta önce spor yaptım ya da spor yapıyordum. Bu eylem yapıldı ve bitti.
Zamanlar;
- Past Simple
- Past Continuous
- Past Perfect
- Past Perfect Continuous
2. Geçmişten günümüze uzanan İngilizce zamanlar
Geçmişte başlamış ve şu ana kadar devam etmiş ya da henüz bitmiş olayları tanımlamak için kullanılmaktadır. Örneğin, bir saat önce spor yapmaya başladım ve hala devam ediyorum.
Zamanlar;
- Present Perfect
- Present Perfect Continuous
3. İngilizce Şimdiki zaman
Zamanın isminden de açık bir şekilde anlaşılabileceği üzere, şimdi, şu anda gerçekleşen olayların ifadesinde kullanılmaktadır. Şu anda spor yapıyorum cümlesi bu zaman kalıbına örnektir.
Zaman;
- Present Continuous
4. Gelecekle ilgili İngilizce zamanlar
Gelecek ile ilgili zamanlar, gelecek ile ilgili durum ve eylemlerin ifadesinde kullanılmaktadır. Örneğin, spor yapacağım. Bu kategoride üç farklı zaman var, görünüşte aynı olsalar da aralarında ufak anlam farklılıkları mevcut.
Zamanlar;
- Will
- Be Going To
- Future Continuous
5. Geçmişten geleceğe uzanan İngilizce zamanlar
Yine isminden anlaşılacağı üzere bu zaman kalıpları, geçmişten geleceğe uzanan cümlelerde kullanılmaktadır. Örneğin, ‘2050 yılı itibariyle kırk yıldır spor yapıyor olacağım.’ Geçmişte başlayan bir olay, cümlede geçmişteki bir nokta baz alınıyor ve geleceğe işaret ediliyor.
Zamanlar ;
- Future Perfect
- Future Perfect Continuous
6. İngilizce Geniş zaman
Yine isminden açık bir şekilde anlayabileceğiniz gibi bu zaman geniş zaman ifadelerinde kullanılmaktadır. ‘Her sabah dişlerimi fırçalarım’ gibi.
Zaman;
- Present Simple
Present Tense:
Present Tense başlığı altında dört adet zaman kalıbından bahsedeceğiz;
Simple Present Tense
Kullanılacak kalıp : do / does + V1 (kelimenin ilk hali)
Olumlu yapıda örnek cümleler:
- She plays football every day. (O, her gün futbol oynar.)
- They learn Spanish with their friends. (Onlar, arkadaşlarıyla İspanyolca öğreniyor.)
- You speak Turkish very well. (Çok iyi Türkçe konuşuyorsun.)
- She teaches her dog some tricks. (O, köpeğine bazı numaralar öğretiyor.)
- He catches the train every evening. (Her akşam treni yakalıyor.)
- I go to gym every weekend. (Her hafta sonu spora giderim.)
- He loves to play jenga. (O, jenga oynamaya bayılır.)
- She thinks he is very handsome. (Onun çok yakışıklı olduğunu düşünüyor.)
- They say, it usually rains every day in London. (Londra’da her gün yağmur yağar derler.)
- Something smells very delicious in the kitchen. (Mutfaktan leziz bir şey kokuyor / leziz bir şeyin kokusu geliyor.)
- They generally sing songs all together on the Tv shows. (Televizyon programlarında genellikle hep beraber şarkı söylerler.
- We go to the church every Sunday. (Her Pazar kiliseye gideriz.)
- We drive our kid to school every morning. (Çocuğumuzu her sabah okula götürüyoruz.)
- They work for my best friend. (Benim en yakın arkadaşımın yanında / onun için çalışıyorlar.)
Olumsuz yapıda örnek cümleler:
- I do not go to visit her at weekends. (Hafta sonları onu ziyarete gitmem.)
- They do not go outside on a rainy day. (Onlar yağmurlu bir günde dışarı çıkmazlar.)
- You do not see that girl. (Sen o kızı görmedin.)
- You do not get him. (Sen onu anlamıyorsun.)
- She does not want to stay here. (O, burada kalmak istemiyor.)
- She does not attend a philosophy course. (O, bir felsefe dersine katılmadı / gitmiyor.)
- He does not visit his girlfriend in Spring. (O, kız arkadaşını baharda ziyarete gitmedi.)
- He does not go to bed before midnight. (O, gece yarısından önce yatağa girmez / yatmaz.)
- It does not smell so good in the toilet. (Tuvaletten pek de hoş bir koku gelmiyor.)
- It does not matter to me anymore. (Benim için artık önemli değil / Bana artık fark etmez.)
- They do not have dinner before six o’clock. (Onlar akşam yemeğini altıdan önce yemez.)
- We do not leave our office before seven o’clock. (Biz ofisten, yediden önce çıkmayız / ayrılmayız.)
- They do not watch Netflix in the mornings. (Onlar, sabahları Netflix izlemez.)
Örnek soru cümleleri:
- Do you swim in the winter? (Kışları yüzer misin?)
- Do you often see a movie? (Sıklıkla bir film izler misin?)
- Do you often play with you baby? (Bebeğin ile genellikle oynar mısın?)
- Does the policeman wears a uniform? (Polis, üniforma giyer mi?)
- Do you have a lot of friends at the office? (Ofiste çok arkadaşın var mı?)
- Does she know your favourite meal? (En sevdiğin yemeği biliyor mu?)
- Do you eat a lot lately? (Son zamanlarda çok mu yiyorsun?)
- Does he speak Italian fluently? (Akıcı bir İtalyanca konuşuyor mu?)
- Does she read the news every morning? (Her sabah haberleri okuyor mu?)
- Does this place have many windows? (Bu mekanın pek çok penceresi var mıdır?)
- Does life depend on ones choices? (Hayat insanların seçimlerine mi bağlıdır?)
- Does that pasta taste good? (O makarnanın tadı güzel mi?)
- Do they agree on this? (Onlar bu konuda hemfikir mi?)
- Do we play golf every Thursday? (Her perşembe golf oynuyor muyuz?)
- Do they light a fire in the fireplace? (Şöminede ateş yakarlar mı?)
- Do you think it is illegal? (Onun, yasal olmadığını mı düşünüyorsun?)
- Do they deliver mail on Sunday? (Pazar günleri kargolar çalışıyor mu?)
2. Simple Present Continuous Tense
Kullanılacak kalıp : am / is / are + Verb (fiil) +ing
Olumlu yapıda cümle örnekleri:
- They are working on their project. (Onlar projeleri üzerinde çalışıyorlar.)
- He is studying French at the moment. (O, şu anda Fransızca çalışıyor.)
- She is sightseeing the museum. (O müzeyi geziyor.)
- Leyla is having her lunch. (Leyla öğle yemeğini yiyor.)
- Your father is cleaning his bike. (Baban bisikletini temizliyor.)
- I am missing my best friend. (En yakın arkadaşımı özlüyorum.)
- The birds are flying in the sky. Kuşlar gökyüzünde uçuyor.
- The baby is crying so loud. (Bebek çok yüksek sesle ağlıyor.)
- I am drinking a coffee at the cafe right now. (Ben şu anda bir kafede kahve içiyorum.)
- They are looking at the sky together. (Onlar beraber gökyüzüne bakıyorlar.)
- My dog is sleeping. (Köpeğim uyuyor.)
- She is working out at the moment. (O şu anda spor yapıyor.)
- They are going to the market. (Onlar markete gidiyor.)
- We are playing the piano at my place. (Bizim evde piyano çalıyoruz.)
- Our maid is having a rest right now. (Yardımcımız şu anda dinleniyor.)
Olumsuz yapıda örnek cümleler:
- I am not watching Netflix this week (Bu hafta Netflix izlemiyorum)
- They are not playing tennis, today. (Bugün tenis oynamıyorlar.)
- She is not reading the newspaper now. (O, gazeteyi şu anda okumuyor.)
- We are not sleeping. (Uyumuyoruz.)
- He is not speaking the truth. (O doğruları söylemiyor.)
- My work is not paying much but it is okay. (İşim bana çok fazla ödeme yapmıyor, ama sorun değil.)
- This situation is not getting any better. (Bu durum daha iyiye gitmiyor.)
- We are not letting you go this time. (Bu kez senin gitmene izin vermeyeceğiz.)
- They said, they are not leaving without you. (Sensiz gitmeyeceklerini söylediler.)
- They are not singing today. (Bugün şarkı söylemiyorlar.)
- They are not booking a train ticket to Rome. (Roma için tren bileti ayırtmıyorlar.)
- We are not getting the little one. (Küçük olanı almıyoruz.)
Örnek soru cümleleri:
- Are you singing? (Şarkı söylüyor musun?)
- Is he helping you? (Sana yardım ediyor mu?)
- Are they laughing? (Gülüyorlar mı?)
- Are you sitting in the right place? (Doğru yerde oturuyor musunuz?)
- Is Remziye playing golf? (Remziye golf oynuyor mu?)
- Are they going to the concert? (Partiye gidiyorlar mı)
- Aren’t you going to work? (Sen işe gitmiyor musun?)
- Isn’t he dancing? (O dans etmiyor mu?)
- Am I not staying at her place? (Onun evinde kalmıyor muyum?)
- Aren’t they playing game boy? (Game boy oynamıyorlar mı?)
- Is he cooking dinner for five now? (O artık beş kişi için mi yemek pişiriyor?)
- Is it getting cold again in your country? (Sizin ülkede hava yine soğuyor mu?)
- Is it taking so much time? (Çok zaman alıyor mu?)
- Are you getting close to know me now? (Beni daha fazla mı tanıyorsun artık?)
- Are we flirting with each other at the moment? (Şu anda birbirimiz ile flörtleşiyor muyuz?)
- Are you getting married? (Evleniyor musun?)
- Is she preparing a surprise for us? (Bizim için bir sürpriz mi hazırlıyor?)
3. Present Perfect Tense
Kullanılacak Kalıp: have / has + V3 (fiilin üçüncü hali / past participle)
Olumlu yapıda cümle örnekleri:
- I have lost my purse. (Cüzdanımı kaybettim.)
- I have never been to Gaziantep before. (Daha önce hiç Gaziantep’e gitmedim.)
- She has just called her cousin. (Kuzenini henüz / daha yeni aramıştı.)
- She has found her lost purse. (Kayıp cüzdanını buldu.)
- She has cooked lunch. (O, öğle yemeği pişirdi.)
- He has drawn a picture of his cat. (O kedisinin bir resmini yaptı.)
- He has entered in a cafe. (O bir kafeye girdi.)
- It has been a bad day until now. (Şu ana kadar kötü bir gün oldu.)
- The show has started very recently. (Gösteri yakın zamanda başlamıştı.)
- They have taken a good care of it. (Onlar, ona çok iyi baktı.)
Olumsuz yapıda cümle örnekleri:
- Ashley has not come yet. (Ashley henüz gelmedi.)
- It has not been a long day. (Uzun bir gün olmadı.)
- Some say, humanity has not made many mistakes in different times. (Bazıları insanlığın farklı zamanlarda birçok hata yapmadığını söylüyor.)
- They have not visited Remzi first. (Onlar ilk olarak Remzi’yi ziyaret etmediler.)
- A famous singer from Turkey has not sung on the Tv. (Türkiye’den ünlü bir şarkıcı, televizyonda bir şarkı söylemedi.)
- They have not been in Bangladesh four years ago. (Dört yıl önce Bandladeş’te değillerdi.)
- Her boyfriend has not worked for her best friend. (Onun erkek arkadaşı, en yakın arkadaşı için / en yakın arkadaşı ile beraber çalışmadı.)
- The teacher has not declared the exam results this morning. (Öğretmen sınav sonuçlarını bu sabah duyurmadı.)
- Interviews have not been postponed because of the pandemic .(Mülakatlar pandemi sebebiyle ertelenmedi.)
- I have not read that book yet. (O kitabı henüz okumadım.)
Örnek soru cümleleri:
- Have you ever stayed in a friend’s house? ( Hiç bir arkadaşının evinde kaldın mı? )
- Have you ever swam in winter? (Hiç kışın yüzdün mü? )
- Have you ever had a plastic surgery? ( Hiç estetik ameliyatı geçirdin mi? )
- Has she ever failed a relationship? ( Hiç başarısız bir ilişki yaşadı mı? )
- Has she cleaned her bike? (Bisikletini temizledi mi?)
- Has she paid the bills? (Faturaları ödedi mi?)
- Have you written only two pages so far? (Şimdiye kadar sadece iki sayfa mı yazdın?)
- Has he planted the seeds? (Tohumları o mu ekti?)
- Has he already called her mother? (Onun annesini henüz / daha aradı mı?)
- Has your computer stopped working? (Bilgisayarın çalışmayı bıraktı mı? / bozuldu mu? )
4. Present Perfect continuous Tense
Kullanılacak kalıp: have / has been + (Verb (fiil) + ing)
Olumlu yapıda örnek cümleler:
- I have been working here since 2005. (2005 yılından beri burada çalışıyorum.)
- She has been cooking for a restaurant for the past two years. (Son iki yıldır bir restoran için yemek yapıyor.)
- Yeşim has been living in Ankara for so many years. (Yeşim uzun yıllardır Ankara’da yaşıyor.)
- In my opinion she has been doing well without him so far. (Bana göre, şimdiye kadar onsuz gayet iyi idare etti.)
- We have been studying all the week.(Bütün bir haftadır çalışıyoruz.)
- Remziye has been learning English for six years.( Remziye altı yıldır İngilizce öğreniyor.)
- I have been peeling the potatoes. (Patatesleri soyuyorum.)
- I have been walking since morning. (Sabahtan beri yürüyorum.)
- She has been feeling fine for two weeks. (İki haftadır iyi hissediyor.)
- Aslı has been working at Germany for five years now. (Aslı, beş senedir Almanya’da çalışıyor.)
Olumsuz yapıda cümle örnekleri:
- He has not been calling his mother all day. (O bütün gün annesini aramıyordu.)
- Ricky has not been preparing dinner. (Ricky, akşam yemeğini hazırlamıyordu.)
- It has not been raining for the whole day. (Bütün bir gün boyunca yağmur yağmıyor.)
- Michael has not been eating anything for three days. (Michael, üç gündür hiçbir şey yemiyordu.)
- We have not been talking to each other since that day. (O günden beri birbirimizle konuşmuyoruz.)
- They have not been screaming. (Onlar çığlık atmıyordu.)
- We have not been taking our dog for a walk. (Köpeğimizi yürüyüşe çıkarmıyorduk.)
- The doctor has not been examining the patients. (Doktor, hastaları muayene etmiyordu.)
Örnek soru cümleleri:
- Have you been sleeping all right? (Bütün gece uyuyor muydun?)
- Have you been reading this book? (Bu kitabı mı okuyordun?)
- Have you been dancing for five years? (Beş yıldır mı dans ediyorsun?)
- Has she been working out lately? (Son zamanlarda spor yapıyor mu?)
- Has she been watching the videos recently? (Bu sıralar, videoları izliyor mu?)
- Has he been working in her office? (Ofisinde mi çalışıyor?)
- Has he been planning to go to Germany? (Almanya’ya gitmeyi mi planlıyordu?)
- Has it just been drinking her water for five minutes now? (O beş dakikadır suyunu mu içiyor?)
Past Tense:
Past Tense başlığı altında dört adet zaman kalıbından bahsedeceğiz;
Simple Past Tense
Kullanılacak kalıplar : did ve V2 (kelimenin ikinci hali)
Did yardımcı fiili kullanıldığında kelimenin ikinci halinin kullanılmadığını unutmayın!
Olumlu yapıda örnek cümleler:
- I flew to Spain last week. (Geçen hafta İspanyaya uçakla gittim.)
- She brought you a present. (Sana bir hediye aldı.)
- They were teachers six months ago. (Onlar altı ay önce öğretmenlerdi.)
- Agah Aydın was on TV last Thursday. (Agah Aydın geçen perşembe televizyondaydı.)
- I climbed that tree in front of your house. (Senin evinin önündeki o ağaca tırmandım.)
- He talked about her yesterday. (Dün onun hakkında konuştu.)
- Our cat was very old. (Kedimiz çok yaşlıydı.)
- My father was really sorry for his mistakes. (Babam hataları için gerçekten üzgündü.)
- He drank his coffee. (O kahvesini içti.)
- She walked to the window. (O, cama doğru yürüdü.)
- He was still very handsome and talented. (Hala çok yakışıklı ve yetenekli idi.)
- She was her father in law. (O kayınpederi idi.)
- He smiled at me yesterday. (O, dün bana gülümsedi.)
- He just arrived from Paris. (Paris’ten yeni geldi.)
- The weather was very hot back there. (Orada hava çok sıcaktı.)
- That day was an unforgettable day. (O gün, unutulmaz bir gündü.)
- That happened almost instantly. (Neredeyse aniden oldu.)
- It caused some damage to the relationship. (İlişkiye biraz zarar verdi.)
- We were their best friends. (En iyi arkadaşlarıydık.)
- We were the undefeatable team. (Biz, yenilmezler takımıydık.)
Olumsuz yapıda örnek cümleler:
- She did not drive past the grocery shop. (Manavın önünden geçmedi.)
- She did not have his dinner yesterday. (Dün akşam yemeğini yemedi.)
- He was not very famous a year before. (Bir sene önce bu kadar ünlü değildi.)
- He was not a good person. (O, iyi biri değildi.)
- He did not recall her past memories in her chair again. (Sandalyesinde geçmiş anılarını tekrar anımsamadı.)
- He did not wear that same shirt again. (Aynı gömleği tekrar giymedi.)
- That was not easy to accept it. (Kabul etmesi kolay olmadı.)
- It was not important. (Önemli değildi.)
- She did not fit here. (O buraya uymadı / uyum sağlayamadı.).
- It did not snow last winter. (Geçen kış kar yağmadı.) They were not in the mood for a concert. (Onların konsere gidecek havası yoktu.)
- They were not suitable for the job. (Onlar iş için uygun değillerdi.)
- I did not think so. (Öyle düşünmedim.)
- They did not expect you to see there I guess. (Sanırım seni orada görmeyi ummadılar.)
- We were not popular at all. (Hiç de popüler değiliz.)
- We were not very pessimistic about it anyway. (Bu konuda zaten pek kötümser değildik.)
- We did not spend the night at the beach. (Geceyi kumsalda geçirmedik.)
- We did not win the competition. (Yarışmayı kazanmadık.)
Örnek soru cümleleri:
- Did you study Philosophy for the exam? (Felsefeyi sınav için mi çalışıyorsun?)
- Did I swim in the swimming pool? (Ben yüzme havuzunda mı yüzdüm?)
- Did she washed the dishes? (Bulaşıkları yıkadı mı?)
- Did they go to the cinema? (Sinemaya gittiler mi?)
- Did you renovate this office for my boyfriend? (Bu ofisi erkek arkadaşım için mi yeniledin?)
- Did your cousin painted this picture for his birthday? (Kuzenin bu resmi onun doğum günü için mi yaptı?)
- Did this shop serve as a factory five years ago? (Bu dükkan beş yıl önce fabrika olarak mı hizmet veriyordu?)
- Did Netflix become the most popular streaming service? (Netflix en popüler anlık yayın servisi mi oldu?)
- Did you spend the all day in bed on Monday? (Pazartesi günü tüm günü yatakta mı geçirdin?)
- Did it have its food? (O, yemeğini yedi mi?)
- Did they ask you to come with them to the hospital? (Onlar senden, onlarla birlikte hastaneye gelmeni istediler mi?)
2. Simple Past Continuous Tense
Kullanılacak kalıp : was / were + (Verb (fiil) + ing)
Olumlu yapıda cümle örnekleri:
- Remzi and Remziye were going to market when I ran into them. (Remzi ve Remziye, onlarla karşılaştığım zaman markete gidiyorlardı.)
- They were thinking about their future when they were in the high school. (Lisedeyken gelecekleri ile ilgili düşünüyorlardı.)
- Aslı was singing while I was reading a book. (Ben kitap okurken Aslı Şarkı söylüyordu.)
- When I came back to the office, my boyfriend was still watching Netflix. (Ofise geri döndüğümde erkek arkadaşım hala Netflix izliyordu.)
- I met her while I was majoring philosophy. (Onunla felsefe okurken tanıştım.)
- Those boys were walking by when the accident happened. (Kaza gerçekleştiğinde şu oğlanlar buradan geçiyorlardı.)
- The salesman was staring at me. (Satıcı bana dik dik bakıyordu.)
Olumsuz yapıda örnek cümleler:
- I was not getting ready for that exam anyway. (O sınav için zaten çalışmıyordum.)
- You were not always talking in your sleep. (Uykunda her zaman konuşmuyordun.)
- She was not always behaving nicely. (O her zaman hoş bir şekilde davranmıyordu.)
- She was not eating an ice cream when you called her. (Onu aradığında bir dondurma yemiyordu.)
- She was not planning to go to Turkey. (Türkiye’ye gitmeyi planlamıyordu.)
- He was not moving the furniture. (Mobilyaların yerini değiştirmiyordu.)
- They were not preparing the dinner for him. (Akşam yemeğini onun için hazırlamıyorlardı.)
- The weather was not sunny when you call me. (Beni aradığında hava güneşli değildi.)
- It was not getting so late when she called her. (Onu aradığında saat o kadar da geç değildi.)
Örnek soru cümleleri:
- Was she washing her car by herself? (Arabasını kendi başına mı yıkıyordu?)
- Was he doing karate? (Karate yapıyor muydu?)
- Was he always thinking about himself? (O hep kendini mi düşünürdü?)
- Was that opening a point of view for you? (O, sana yeni bir bakış açısı mı sunuyordu?)
- Was she looking at the place? (O mekana mı bakıyordu?)
- Were they living abroad? (Yurt dışında mı yaşıyorlardı?)
- Were you having troubles with the relationship? (Sen ilişki ile ilgili problemler mi yaşıyordun?)
- Were we always singing songs together? (Şarkıları hep beraber mi söylüyorduk?)
3. Past Perfect Tense
Kullanılacak kalıp: had + V3 (fiilin üçüncü hali / past participle)
Olumlu yapıda örnek cümleler:
- Melisa got back to her office because she had forgotten her laptop at the office. (Melisa ofisine geri döndü çünkü bilgisayarını ofiste unutmuştu.)
- My son played a game after he had finished his duties. (Oğlum, görevlerini bitirdikten sonra bir oyun oynadı.)
- Sofia Vergara, had visited her sister before she went to Colombia. (Sofia Vergara, kardeşi Kolombiya’ya gitmeden önce onu ziyaret etmişti.)
- He had written love poems until he met Ally. (Ally İle tanışmadan önce aşk şiirleri yazmıştı.)
- Ayşe had studied three foreign languages before she started high school. (Ayşe liseye başlamadan önce üç yabancı dil çalışmıştı.)
- He had gone to Netherlands to work. (Çalışmak için Hollanda’ya gitmişti.)
Olumsuz yapıda cümle örnekleri:
- I had not written anything to my notebook yet. (Defterime henüz bir şey yazmadım.)
- She had not called her mother yet. (O annesini henüz aramadı.)
- I have not ever seen a movie like this before. (Daha önce böyle bir film izlememiştim.)
- She had not opened the door when the she heard the bell. (Zili duyduğunda kapıyı açmamıştı.)
- He had not taken a shower since yesterday. (O, dünden beri duş almamıştı.)
- The cat had not eaten her food. (Kedi, yemeğini yememişti.)
- It had not rained for five days, we were so lucky. (Beş gündür hiç yağmur yağmamıştı, biz çok şanslıydık.)
- They had not drunk baileys since Thursday. (Perşembeden beri baileys içmemişlerdi.)
- We hadn’t fought for anything before. (Daha önce hiçbir şey için kavga etmemiştik.)
Örnek soru cümleleri:
- Had you once lived in Bursa? (Bir zamanlar Bursa’da mı yaşamıştın?)
- Had you ever shouted at your loved ones? (Hiç sevdiğin birine bağırmış mıydın?)
- Had she ever came to Rome since then? (O zamandan beri Roma’ya hiç gelmiş miydi?)
- Had she ever apologized for what she did? (Yaptıkları için hiç özür dilemiş miydi?)
- Had he visited here before? (Daha önce burayı ziyaret etmiş miydi?)
- Had she sold her guitar again? (Gitarını tekrar satmış mıydı?)
- I can not believe! Had it been that long? (İnanamıyorum! O kadar olmuş muydu?)
- Have they had a breakfast? (Kahvaltı yapmışlar mıydı?)
4. Past Perfect continuous Tense
Kullanılacak kalıp : had + been + ( Verb (fiil) + ing)
Olumlu yapıda cümle örnekleri:
- He had been looking after his girlfriend’s dog since his girlfriend died. (Kız arkadaşı öldüğünden beri kız arkadaşının köpeğine bakıyordu.)
- They had been my best friends for the last three months. (Son üç aydır benim en yakın arkadaşımlardı.)
- She had been in prison for the last seven years. (Son beş yıldır hapisteydi.)
- He had been regretting not talking to her father ever since. (O zamandan beri babası ile konuşmamaktan pişmanlık duyuyordu.)
- We have been married for eleven years. (On bir yıldır evliydik.)
- It had been snowing for two weeks. (İki haftadır kar yağıyordu.)
- They have been trying to find a suitable job opportunity for him. (Ona uygun bir iş imkanı bulmaya çalışıyorlardı.)
Olumsuz yapıda cümle örnekleri:
- I had not been trying to bother you. (Seni rahatsız etmeye çalışmıyordum.)
- You had not been smiling the whole evening. (Bütün akşam süresince gülümsememiştin.)
- You had not been lying in the right place. (Doğru yerde yatmıyordun.)
- She had not been asking some questions. (O, bazı sorular sormuyordu.)
- He had not been calling his cousin since two weeks. (Kuzenini iki haftadır aramıyordu.)
- We have not been married for eleven years. (On bir yıldır evli değildik.)
- He had not been refusing anything at all, so I asked him a favor. (Neredeyse hiçbir şeye karşı gelmiyordu, ben de ondan bir iyilik istedim.)
- They had not been my best friends for the last three months. (Son üç aydır onlar benim en yakın arkadaşım olmamışlardı.)
- My dog had not been obeying my commands. (Köpeğim emirlerime itaat etmiyordu.)
- They have not been improving themselves ever since. (O zamandan beri kendilerini geliştirmiyorlardı.)
Örnek soru cümleleri:
- Had she been delivering posts since then? (O zamandan beri mi posta dağıtmakta?)
- Had she calling seeing you back then? (O zamanlar seni arıyor muydu?)
- Had he been talking a lot? (O çok konuşuyor muydu?)
- Had he been feeding his bird? (O, kuşunu besliyor muydu? / Kuşuna yem veriyor muydu?)
- Had they been looking ill all day? (Tüm gün boyunca hasta mı görünüyorlardı?)
- Had we been brushing our tooth? (Dişlerimizi fırçalıyor muyduk?)
- Had they been flirting ever since? (O gün bugündür flört ediyorlar mıdı?)
Future (Tense):
Future Tense başlığı altında dört adet zaman kalıbından bahsedeceğiz;
Simple Future Tense
Kullanılacak kalıp : will + V1 (fiilin ilk hali) veya am / is / are + going to + V1
Olumlu yapıda örnek cümleler:
- Students will take the exam next week (Öğrenciler gelecek hata sınava girecek.)
- The painter will paint their house next Friday. (Gelecek cuma boyacı onların evini boyayacak.)
- We will write a letter to their doctor. (Doktorlarına bir mektup yazacağız.)
- She will meet with her friends at the weekend. (Hafta sonu arkadaşları ile buluşacak.)
- I will read the book when I go to bed. (Yatmaya gittiğimde kitabı okuyacağım.)
- We will be there in two weeks. (İki hafta içinde orada olacağız.)
- I am going to see you (Seni göreceğim.)
- My cat is going to be six years old tomorrow. (Kedim yarın altı yaşına basacak.)
- My friend is going to make her boyfriend a cake this weekend. (Bu hafta sonu arkadaşım, erkek arkadaşı için bir pasta yapacak.)
- My parents are going to stay at a hotel the day after tomorrow. (Annem ve babam, yarından sonraki gün bir otelde konaklayacaklar.)
Olumsuz yapıda örnek cümleler:
- I am not going to let him spoil from now on. (Bundan sonra onun şımartmayacağım.)
- You are not going to be late again. (Bir daha geç kalmayacaksın.)
- I will not buy you a dinner. (Sana akşam yemeği ısmarlamayacağım.)
- I will not eat that. (Onu yemeyeceğim.)
- Do not worry, I will not be loud. (Endişelenme, çok ses yapmayacağım.)
- If you leave now, you will not miss the ferry. (Eğer şimdi çıkarsan deniz otobüsünü kaçırmayacaksın.)
- You will not take it away with you. (Onu seninle beraber uzaklara götürmeyeceksin.)
- He will not probably forget our anniversary. (Büyük ihtimalle yıl dönümümüzü unutmayacak.)
Örnek soru cümleleri :
- What are you going to do? (Ne yapacaksın? )
- Why is she going to stay with us? ( Neden bizimle kalacak? )
- How is Remziye going to come to the wedding? (Remziye düğüne nasıl gelecek?)
- When are you going to meet him? (Onunla ne zaman buluşacaksın?)
- Where are we going to party? ( Nerede parti yapacağız? )
- Will he be going back to her country tomorrow? (Yarın ülkesine dönüyor mu olacak?)
- Will it be snowing for two weeks Friday? (Cuma günü iki haftadır kar yağıyor mu olacak?)
2. Simple Future Continuous Tense
Kullanılacak kalıp : will be + ( Verb (fiil) + ing)
Olumlu yapıda cümle örnekleri:
- I will be sleeping all day. (Tüm gün uyuyor olacağım.)
- I will be seeing you this time next year. (Gelecek sene bu zaman seni görüyor olacağım.)
- You will be sleeping at that time. (O saatte sen uyuyor olacaksın.)
- You will be driving to Ankara tomorrow. (Yarın Ankara’ya gidiyor olacaksın.)
- After all these years, she will be teaching philosophy again. (Bu kadar seneden sonra o, tekrar felsefe öğretiyor olacak.)
- She will be listening to the radio all week. (Bütün hafta boyunca radyo dinliyor olacak.)
- He will be enjoying the party. (Partinin tadını çıkarıyor olacak.)
- I will be in Europe this time next year. (Gelecek sene bu zamanlar Avrupa’da olacağım.)
Olumsuz yapıda cümle örnekleri:
- I will not be coming with you tomorrow. (Yarın seninle geliyor olmayacağım.)
- I will not be seeing you again. (Seni tekrar görmüyor olacağım.)
- He will not be asking you for some money. (Senden biraz para istiyor olmayacak.)
- She will not be playing the piano all night. (Bütün gece piyano çalıyor olmayacak.)
- They will not be laughing like that then. (O zaman böyle gülüyor olmayacaklar.)
- We will not be watching Netflix at five. (Saat beşte Netflix izliyor olmayacağız.)
Örnek soru cümleleri:
- Will he be moving to Şişli next year? (Gelecek yıl Şişli’ye taşınıyor olacak mı?)
- Will you be going to school next week? (Gelecek hafta okula gidiyor olacak mısın?)
- Will they be leaving their home country permanently? (Onlar anavatanlarını kalıcı olarak mı terk ediyor olacak?)
- Will she be having free time like I did before? (Önceden benim olduğu gibi onun da serbest zamanı oluyor olacak mı?)
- Will they be having lunch in Paris? (Paris’te mi öğle yemeği yiyor olacaklar?)
- Will he be teaching philosophy next year? (Gelecek yıl felsefe öğretiyor olacak mı?)
- Will they be attending the party tomorrow? (Yarın akşamki partiye katılıyor olacaklar mı?)
- Will he be singing next month like he did this month? (Bu ay şarkı söylediği gibi seneye de söylüyor olacak mı?)
3. Future Perfect Tense
Kullanılacak kalıp: will + have + V3 ( fiilin üçüncü hali / past participle)
Olumlu yapıda cümle örnekleri :
- I will have eaten my apple then. (O zamana kadar elmamı yemiş olurum.)
- They will have moved to another apartment by next week. (Gelecek haftaya kadar başka bir apartmana taşınmış olurlar.)
- She will have graduated by the end of this year. (Bu senenin sonuna kadar mezun olmuş olur.)
- This milk will have been expired by the time they go for a walk. (Bir yürüyüşe çıktıkları zaman bu sütün son kullanma tarihi geçmiş olur.)
- By the next semester, we will have built the new friendship. (Gelecek döneme kadar yeni arkadaşlığı inşa etmiş oluruz.)
- I will have forgotten her by then. (O zamana kadar onu unutmuş olurum.)
- They will have gotten married by the time I arrive at the wedding (Benim düğüne vardığım vakte kadar onlar evlenmiş olurlar.)
- Remzi will have married someone else by the time you come back from Urfa. (Senin Urfa’dan geri geldiğin vakte kadar o başka bir kişiyle evlenmiş olur.)
Olumsuz yapıda cümle örnekleri:
- I will not have gone to Rome yet by the end of November. (Kasımın sonunda daha ben Roma’ya gitmiş olmayacağım.)
- If you come with me, you will not have paid anything. (Eğer benimle gelirsen, hiçbir şey ödememiş olacaksın.)
- My little dog will not have eaten all of the food I gave her. (Benim küçük köpeğim, ona vermiş olduğum mamanın hepsini yemiş olmayacak.)
- They will not have signed the agreement. (Anlaşmayı imzalamış olmayacaklar.)
Örnek soru cümleleri:
- Will you have come back by then? (O zamana kadar geri dönmüş olacak mısın?)
- Will she have gone in a month? (Bir ay içinde gitmiş olacak mı?)
- Will it have been a surprise by then? (O zamana kadar bir sürpriz olmuş olacak mı?)
- Will we have learnt Italian in two years? (İki yıl içinde İtalyanca öğrenmiş olacak mıyız?)
4. Future Perfect Continuous Tense
Kullanılacak kalıp: will + have + been + ( V + ing )
Olumlu yapıda cümle örnekleri:
- By the end of this year I will have been living in Europe with my girlfriend. (Bu senenin sonuna kadar kız arkadaşım ile beraber Avrupa’da yaşıyor olmuş olacağız.)
- She will have been watching Netflix all the time. (Her zaman Netflix izliyor olacak.)
- She will have been sleeping all night. (Tüm gece uyuyor olacak.)
- By noon we will have been playing this board game for five hours. (Öğlene kadar bu kutu oyununu beş saattir oynuyor olacağız.)
Olumsuz yapıda cümle örnekleri:
- By the end of the year I will have not been living in Europe. (Yıl Sonunda Avrupa’da yaşıyor olmuş olmayacağım.)
- My dog will not have been playing with that tennis ball all day long. (Tüm gün boyunca köpeğim o tenis topu ile oynuyor olmayacak.)
- She will not have been teaching philosophy from now on. (Bundan sonra o felsefe öğretiyor olmuş olmayacak.)
- By the end of the semester we will not have been studying for a year. (Dönemin sonunda bir senedir çalışıyor olmayacağız.)
Örnek soru cümleleri :
- Will you have been working out here on Monday? (Pazartesi burada spor yapıyor olacak mısın?)
- Will she have been working this afternoon? (O, bu öğleden sonra çalışıyor olacak mı?)
- Will he have been waiting for five hours when his cousin comes back from work? (Kuzeni işten geri döndüğünde beş saattir bekliyor mu olacak?)
- Will they have been trying to the president when the situation occurred? (Durum meydana geldiğinde başkanı arıyor mu olacaklar?)
- Will they have been living abroad for two years by next month? (Önümüzdeki ay yurt dışında iki senedir yaşıyor olacaklar mı?)