Biriyle tanışıldığında, hem ülkemizde hem de dünyanın her yerinde genellikle o kişinin nereli olduğu ile ilgili bir diyalog geçmektedir. Ülkelerin ve milletlerin İngilizce karşılıklarını bilmek bu diyaloglarda rahatça ilerleyebilmenizi sağlayacaktır. Kişinin nereli olduğu ile ilgili sorular, hangi millete mensup olduğu ile ilgili sorulardan daha sık sorulmaktadır. Bahsi geçen kişinin hangi ülke ya da şehirden olduğunu öğrenmek zaten halihazırda onun milliyeti ile de ilgili olarak bir bilgi sahibi olmanız anlamına gelecektir.
İngilizce “nationality (milliyet)” terimi günlük konuşmalarda sık kullanılan bir terim değildir. Bu terim daha ziyade göç veya turizmle ilgili belgelerde yazılı olarak kullanılan, daha resmi duyulan bir terimdir.
Kişinin nereli olduğu bilgisini aldıktan sonra, o ülkede konuşulan dilin ne olduğundan emin değilseniz, ülkenin ana dili ile ilgili bilgi edinmek isteyebilirsiniz. Kişinin ‘nationality’ yani milliyetini öğrendikten sonra ona çeşitli sorular sorarak ana dili ilgili bilgileri de edinebilirsiniz. Aşağıda, sorabileceğiniz soru kalıplarını sizler için özetledik.
- ‘Where are you from?” sorusu, kişinin nereden (hangi ülkeden) geldiğini sorgulamaya yarar. Bu soru kalıbına cevap vermek için ise, tekrar ‘from’ kelimesi kullanılmalıdır.
Örnek:
A: Where are you from? (Nerelisin, hangi ülkedensin?)
B: I am from Spain. (İspanya’lıyım. İspanya’dan geliyorum.)
Bir başkasının nereli olduğunu şu şekilde sorabilirsiniz:
A: Where is Remziye from? (Remziye nereli, hangi ülkeli?)
B: She is from Turkey. (O Türkiye’li. Türkiye’den geliyor.)
A: Where are Ricky and Jane from? (Ricky ve Jane nereli, hangi ülkeli?)
B: They are from the England. (Onlar İngiltere’li. İngiltere’den geliyorlar.)
A: Are you from Berlin? (Berlin’li misin? Berlin’den mi geliyorsun?)
B: Yes, I am / No, I am not. (Evet, öyleyim (Berlin’liyim). / Hayır, öyle değilim (Berlin’li değilim.)
- ‘What nationality are you?’ ve ‘What is your nationality?’ soruları ise aynı anlamda kullanılmaktadır ve her ikisi de nationality yani milliyet sormak amacı ile sorulur. Karşımızdaki kişinin milliyetini sormak için de, kendi milliyetimizi belirtmek için de ‘from’ kelimesini kullanmamalıyız.
Örnek:
A: What nationality are you? (Sen hangi millettensin?)
B: I am Spanish. (Ben İspanyol’um.)
A: What is your nationality? (Senin milliyetin ne?)
B: I am Italian. (Ben İtalyan’ım)
A: What is her nationality? (Onun milliyeti ne?)
B: She is German. ( O Alman.)
A: What nationality are they? (Onlar hangi milletten?)
B: They are French. (Onlar Fransız.)
- Kişinin nerede doğduğu ile ilgili bilgi almak istiyorsanız, nereli olduğunu sormak yerine daha farklı bir kalıba ihtiyaç duyarsınız. Doğum süreci uzun bir süre önce gerçekleştiğinden ve geniş bir ana denk geldiğinden bu soruda kullanılması gereken yardımcı fiil ‘be’ fiilinin past yani geçmiş zaman hali olan ‘was / were’ fiilleri olmalıdır.
Örnek:
A: Where were you born? (Nerede doğdun?)
B: I was born in Rome. (Roma’da doğdum.)
A: Where was Ricky Gervais born? (Ricky Gervais nerede doğdu?)
B: He was born in England. (O, İngiltere’de doğdu.)
A: Where were they born? (Onlar nerede doğdular?)
B: They were born in Eskişehir. (Onlar, Eskişehir’de doğdular.)
- Tanıştığınız kişinin hangi dili ya da dilleri konuştuğunu öğrenmek için ise, ‘What language / languages (çoğul) do you speak?’ sorusunu kullanmalısınız.
Örnek:
A: What language do you speak? (Sen hangi dili konuşursun?)
B: I speak Bengal. (Ben Bengalce konuşurum.)
A: What languages does Kimbra speak? (Kimbra hangi dilleri konuşuyor?)
B: She speaks four languages. Chinese, Portuguese, English and Turkish. (O dört dil biliyor / konuşuyor. Çince, Portekizce, İngilizce ve Türkçe.
İngilizce Ülke, Millet ve Dil İsimlerinin Tablosu
İngilizcede ülkelerin ana dilleri ile milletlerin isimleri genel olarak aynı şekilde yazılmaktadır. Fakat elbette her millet ve ana dil için durum böyle değildir. Aşağıdaki tabloda soldan sağa doğru önce İngilizce olarak, devamında ise Türkçe olarak özetlediğimiz ülke, milliyet ve ana dilleri bilgilerini bulabilirsiniz.
Country | Nationality | Language | Ülke | Milliyet | Dil |
Afghanistan | Afghan | Afghan | Afganistan | Afgan | Farsça, Peştuca |
Argentina | Argentine | Spanish | Arjantin | Arjantinli | İspanyolca |
Australia | Australian | English | Avustralya | Avustralyalı | İngilizce |
Bolivia | Bolivian | Spanish | Bolivya | Bolivyalı | İspanyolca |
Brazil | Brazilian | Portuguese | Brezilya | Brezilyalı | Portekizce |
Cambodia | Cambodian | Cambodian | Kamboçya | Kamboçyalı | Kamboçyaca |
Canada | Canadian | English / French | Kanada | Kanadalı | İngilizce / Fransızca |
Chile | Chilean | Spanish | Şili | Şilili | İspanyolca |
Shina | Chiese | Chinese | Çin | Çin | Çince |
Colombia | Colombian | Spanish | Kolombiya | Kolombiyalı | İspanyolca |
Costa Rica | Costa Rican | Spanish | Kosta Rika | Kosta Rikalı | İspanyolca |
Cuba | Cuban | Spanish | Küba | Kübalı | İspanyolca |
Dominican Republic | Dominican | Spanish | Dominik Cumhuriyeti | Dominikli | İspanyol |
Ecuador | Ecuadorian | Spanish | Ekvador | Ekvadorlu | İspanyolca |
Egypt | Egyptian | Arabic | Mısır | Mısırlı | Arapça |
El Salvador | Salvadorian | Spanish | El Salvador | El Salvadorlu | İspanyolca |
England | English | English | İngiltere | İngilizce | İngilizce |
Estonia | Estonian | Estonian | Estonya | Estonyalı | Estonca |
Ethiopia | Ethiopian | Amharic | Etiyopya | Etiyopyalı | Habeşçe |
France | French | French | Fransa | Fransız | Fransızca |
Germany | German | German | Almanya | Alman | Almanca |
Greece | Greek | Greek | Yunanistan | Yunan | Yunanca |
Guatemala | Guatemalan | Spanish | Guatemala | Guatemalalı | İspanyolca |
Haiti | Haitian | Haitian Kreyol | Haiti | Haitili | Haitice |
Honduras | Honduran | Spanish | Honduras | Honduraslı | İspanyolca |
Indonesia | Indonesian | Indonesian | Endonezya | Endonezyalı | Endonezce |
Israel | Israeli | Habrew | İsrail | İsrailli | İbranice |
Italy | Italian | Italian | İtalya | İtalyanca | İtalyanca |
Japan | Japanese | Japanese | Japonya | Japon | Japonca |
Jordan | Jordanian | Arabic | Ürdün | Ürdünlü | Arapça |
Korea | Korean | Korean | Kore | Koreli | Korece |
Laos | Laotian | Laotian | Laos | Laoslu | Laosça |
Letvia | Letvian | Letvian | Letonya | Letonyalı | Letonca |
Lithuania | Lithuanian | Lithuanian | Litvanya | Litvanyalı | Litvanyaca |
Malaysia | Malaysian | Malay | Malezya | Malezyalı | Malayca |
Mexico | Mexican | Spanish | Meksika | Meksikalı | İspanyolca |
New Zealand | New Zealander | English | Yeni Zelanda | Yeni Zelandalı | İngilizce |
Nicaragua | Nicaraguan | Spanish | Nikaragua | Nikaragualı | İspanyolca |
Panama | Panamanian | Spanish | Panama | Panamalı | İspanyolca |
Peru | Peruvian | Spanish | Peru | Perulu | İspanyolca |
Philippines | Filipino | Tagolog | Filipinler | Filipinli | Filipince |
Poland | Polish | Polish | Polonya | Polonyalı | Lehçe |
Portugal | Portuguese | Portuguese | Portekiz | Portekizli | Portekizce |
Puerto Rico | Puerto Rican | Spanish | Porto Riko | Porto Rikolu | İspanyolca |
Romania | Romanian | Romanian | Romanya | Romanyalı | Romanca |
Russia | Russian | Russian | Rusya | Rus | Rusça |
Saudi Arabia | Saudi | Arabic | Suudi Arabistan | Suudi | Arapça |
Spain | Spanish | Spanish | İspanya | İspanyol | İspanyolca |
Taiwan | Taiwanese | Chinese | Tayvan | Tayvanlı | Çince |
Thailand | Thai | Thai | Tayland | Yatlandlı | Taydili |
Turkey | Turkish | Turkish | Türkiye | Türk | Türkçe |
Ukraine | Ukrainian | Ukrainian | Ukrayna | Ukraynalı | Ukraynaca |
United States | American | English | Birleşik Devletler | Amerikalı | İNgilizce |
Venezuela | Venezuelan | Spanish | Venezüella | Venezüellalı | İspanyolca |
Vietnam | Vietnamese | Vietnamese | Vietnam | Vietnamlı | Vietnamca |
İngilizce Milletler ve Ülkelerle İlgili 20 Ünlü Deyim
Sizler için hazırladığımız milletler ve ülkeler için söylenmiş yirmi eğlenceli deyime geçmeden önce şunu belirtmek isteriz ki, hiçbir ırk, aşağılayıcı, ötekileştirici veya dışlayıcı bir tavrı hak etmemektedir. Dünyadaki tüm ırklar eşittir. Bu bağlamda daha eşitlikçi bir dünya umudu ile beraber listelediğimiz yirmi eğlenceli söylemi beraber inceleyelim.
- The French work to live, but the Swiss live to work. Fransızlar yaşamak için çalışır, ama İsviçreliler çalışmak için yaşar.
Bu söylem, İsviçrelilerin çalışmayı çok sevmeleri ve hatta bunu yaşam amacı edinmeleri ile ve Fransızların çalışmaktan pek de haz etmedikleri ile ilgili olarak söylenmiştir.
- The Jews have always been students, and their greatest study is themselves. Yahudiler her zaman birer öğrenci olmuşlardır, ve üstünde çalıştıkları en önemli şey ise kendileridir.
Yahudilerin genellikle çalışkan oldukları kabul edilir. Bu söylem ise, Yahudilerin ne kadar çalışkan olduklarını vurgulamak amacı ile ifade edilmiştir.
- Australians like to drink, when you travel with other Australians for a while you pretty quickly realise that it is totally true. Avustralyalılar içki tüketmeyi sever, bir Avustralyalı ile seyahate çıktığınızda hızlı bir biçimde bu kanının doğru olduğunu fark edeceksiniz.
Avustralyalıların içki ile aralarının iyi olduğu yargısı genel bir yargıdır. Bu söylem de işte tam bu yargıyı vurgulamak adına ifade edilmiştir.
- Swedish people are hot, There is no two ways about it. The girls are hot, and the guys are hot. They are all blonde-haired, high-cheek-boned, slim and suave, immaculately dressed and staggeringly attractive. İsveçliler son derece çekicidir. Konu tartışmaya kapalıdır. Kızlar çekicidir ve erkekler de öyle. Hepsi sarı saçlı, belirgin elmacık kemikli, ince ve tatlı dillidir. Tertemiz giyinirler ve son derece çekicilerdir.
Bu da diğerleri gibi çoğunluk tarafından kabul edilen bir kanı olmanın yanı sıra, elbette tüm diğer fikirler gibi tartışabilir fikirlerdir. İsveçli kişilerin hoş görünümlü olduğunu ifade etmek adına kurulmuş bir cümledir.
- It is a pleasure travelling through Canada because you are never alone. Kanada’da seyahat etmek bir zevk, çünkü asla yalnız kalmazsınız.
Bu cümle, Kanada’lı insanların yardımsever olmaları ve birbirlerine eşlik etmeyi sevdikleri bağlamında kurulmuştur. Kanadalılar seyahatiniz sırasında size yardımcı olmak amacı ile nezaketleri ile size eşlik edebilirler.
- They mostly have good hearts, the Russians, but it will take you a while to get past those icy first greetings. Ruslar genellikle iyi kalplere sahiptir, fakat tanıştığınız anda ördükleri soğuk duvarları aşmak biraz zaman alır.
Ruslar ile ilgili tanışma anında çok sıcak davranmadıkları ile ilgili bir yargı var. Fakat çoğunluğun iyi kalpli olduğu ve bu özelliklerinin yakınlaşıldıkça fark edildiği savunulmuş.
- Whatever the reason, English people love a bit of weather chat. Neden ne olursa olsun, İngilizler hava durumu ile ilgili sohbet etmeye bayılırlar.
Belki de hava durumları ile ilgili olarak İngilizler’in genellikle hava üzerine edilen sohbetlerden pek keyif aldıkları düşünülmektedir. Bu cümle de tam olarak bunu vurgulamak adına kurulmuş bir cümle.
- Italians love an argument, mostly because they take things extremely seriously. İtalyanlar tartışmayı (bir konu üzerine fikir alış verişi yapmak anlamında) çok sever, çoğunlukla çoğu şeyi uç bir şekilde ciddiye aldıklarından.
İtalyanlar ile ilgili savlarını sunarken son derece tutkulu oldukları ile ilgili bir kanı mevcut. Bu cümle, bu kanıyı destekler nitelikte.
- That accent just seems to cut through a crowd, to ensure that you will always know when there is an American in the room. O aksan neredeyse kalabalığı ikiye bölüyor, odada bir Amerikalı var ise, muhakkak onun orada olduğunu anlayacaksınız.
Amerikalıların biraz sesli konuştukları ile ilgili genel bir yargı var. Bu cümle de odadaki Amerikalıyı sesli konuşması sayesinde rahatlıkla ayırt edebileceğinizi savunuyor.
- Get a bunch of holidaying Germans in a room together and have a look at what they will inevitably be doing: drinking beer. Bir grup tatil yapan Alman’ı bir odada buluşturun ve kaçınılmaz surette ne yapacaklarına bir göz atın : bira içecekler.
Gerek bira festivalleri gerekse geniş bira skalaları ile Almanların bira tutkunu oldukları aşikar. Bu cümle de, bu tutkuyu ifade etmek amacı ile kurulmuş.
- No, igloos are not the home of choice for Canadians! Hayır, eskimo evleri Kanadalı’lar için bir ev seçeneği değil!
Kanada’nın her daim çok soğuk olduğunun düşünülmesi ile ilintili bir ifade.
- Do badly dressed Italians exist? Some people do not think so. Kötü giyimli İtalyanlar var mı? Bazı insanlar olduğunu hiç sanmıyor.
Modanın da merkezi diyebileceğimiz İtalya’nın vatandaşları ile ilgili hoş bir iltifat olarak nitelendirilebilecek olan bir ifade.
- If you are planning a trip to Australia soon, be careful — the animals are dangerous! Avusturalya’ya gitmeyi planlıyorsanız, dikkatli olun — oradaki hayvanlar çok tehlikeli!
Farklı tür hayvanları barındırması ile bilinen Avustralya için söylenmiş bir söz. Elbette günlük hayatta karşılaştığımız diğer tehlikelerden fazla bir tehlike olduğunu söylemek yanlış olacaktır.
- If you picture a Scandinavian woman, odds are she will be blonde, tall, and stylish. Bir İskandinav kadını hayal edecek olursanız, bahisler sarışın, uzun ve şık olacağı yönünde olur.
İskandinav kadınları için edilmiş hoş bir iltifat. Fakat elbetteki her kadın belirtilen şekilde olmak durumunda değil.
- The Celtic nations—including Ireland—have higher occurrences of natural redheads, but even so, only about 10 percent of the population have red hair. Keltik milletleri – İrlanda dahil – daha fazla doğal kızıl saçlı insana sahip, ama yine de popülasyonun yalnızca yüzde onu kızıl saça sahip.
Kızıl saç ve milletlerin bağdaştırılması ile ilgili kurulmuş bir cümle.
- Some women would not let a man pay for her meal on a first date. They prefers to go Dutch. Bazı kadınlar ilk buluşmada hesabı erkeğin ödemesine izin vermezler. Alman hesabı ödemeyi tercih ederler.
Burada asıl kullanılan deyim ‘to go Dutch’. Bu deyim dilimize de Alman hesabı şeklinde geçmiştir. Kişilerin hesabı eşit bir şekilde bölüşmeleri anlamına gelmektedir.
- Americans are like a rich father who wishes he knew how to give his son the hardships that made him rich. – Amerikalılar, kendini zengin eden zorlukları oğluna vermenin bir yolunu bilmeyi isteyen zengin bir baba gibidir.
Amerika ve kapitalizm ile ilgili kurulmuş bir cümle. Doğruluk payı elbette tartışılabilir.
- The English are predisposed to pride. İngilizler gururlu olmaya meyillidir.
İngilizler ile ilgili olarak kurulmuş hoş bir iltifat. Yine tartışmaya açık bir ‘stereotip’.
- It is easier for a Russian to become an artist than for anyone else in the world. Bir Rus’un sanatçı olması, dünyadaki tüm insanların sanatçı olmasından daha kolaydır.
Rusların sanat yeteneğine işaret eden güzel bir iltifat.